Hüreyre radiya'llâhu anh'den. Şöyle demiştir: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki: Her kim Ramazan orucunu îmânı sebebiyle ve (yalnız Fazl-ı İlâhî'yi umarak) li-vechi'llâh tutarsa geçmiş günahları affolur.
(Sahih-i Buhari)
2. Talha b. Ubeydi'llâh radiya'llâhu anh'den.Şöyle demiştir: Necid ahâlîsinden saçı, darmadağın (fakîr) bir kimse (huzûr-ı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e geldi. Uzaktan sesini karmakarışık duyuyor, fakat ne söylediğini anlamıyorduk. Nihâyet yaklaştı. Meğer İslâm'ın ne olduğunu soruyormuş. (Bu suâline karşı) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir gün, bir gece içinde beş namaz." buyurdu. (Adamcağız): "Üzerimde bu namazlardan başkası da olacak mı?" diye sordu. "Hayır, meğer ki tatavvu' edesin (yâni kendiliğinden kılasın.)" cevâbını verdi. Ondan sonra Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Bir de Ramazan orucu." buyurdu. (Adamcağız yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. O da : "Hayır. Meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. Talha radiya'llâhu anh der ki: Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem, zekâtı da ona söyledi. (Adamcağız, yine): "Üzerimde bundan başkası da olacak mı?" diye sordu. yine Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Hayır, meğer ki tatavvu' edesin." cevâbını verdi. Bunun üzerine (Necid'li fakîr): "Vallâhi bundan ne artık, ne eksik bir şey yapacak değilim." diyerek ve arkasını dönerek gitti. (Bunu duyunca) Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem: "Eğer doğru söylüyorsa felâh buldu gitti." buyurdu. (Sahih-i Buhari)
3. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den. Şöyle demiştir: Bir gün Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem açıkta oturuyordu. (yanına) biri gelip: "Îmân nedir?" diye sordu.
"Îmân; Allâha, Meleklerine, Allâh'a mülâkî olmağa (yâni Rü'yetu'llâh'a), Peygamberlerine inanmak, kezâlik (öldükten sonra) dirilmeğe inanmaktır." cevâbını verdi.
"Ya İslâm nedir?" dedi. "İslâm; Allâh'a ibâdet edip (hiçbir şeyi) O'na ortak koşmamak, namazı dosdoğru kılmak ve farz edilmiş zekâtı edâ etmek, Ramazanda da oruç tutmaktır." buyurdu. (Ondan sonra)
"Ya ihsân nedir?" diye sordu. "Allâh'a sanki görüyormuş gibi ibâdet etmendir. Eğer sen, Allâh'ı görmüyorsan şüphesiz O, seni görür." buyurdu.
"Kıyâmet ne zaman?" dedi. (Bunun üzerine) buyurdu ki: "Bu mes'elede sorulan, sorandan daha âlim değildir. (Şu kadar var ki Kıyâmet'den evvel zuhûr edecek) alâmetlerini sana haber vereyim: Ne zaman (satılmış) câriye, sâhibini (yâni efendisini) doğurur, kim idikleri belirsiz deve çobanları (yüksek) binâ kurmakta birbiriyle yarışa çıkarlarsa (Kıyâmet'den evvelki alâmetler görünmüş olur. Kıyâmet'in vakti) Allâh'dan başka kimsenin bilmediği beş şeyden biridir." Ondan sonra Nebiyy-i Muhterem salla'llâhu aleyhi ve sellem ............Âyet-i Kerîme'sini tilâvet buyurdu. Sonra (gelen adam) arkasını döndü (gitti). Resûlu'llâh salla'llâhu aleyhi ve sellem "Onu çevirin." diye emrettiyse de izini bulamadılar. Bunun üzerine buyurdu ki işte bu, Cibrîl (aleyhi's-selâm)dir. Halka dinlerini öğretmek için geldi. (Sahih-i Buhari)
4. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Oruç bir kalkandır; (oruçluyu beşerî ihtiraslardan hıfz eder). Oruçlu kem söz söylemesin! Oruçlu, kendisiyle itişmek ve dalaşmak isteyene iki def'a: "ben oruçluyum!" desin!. Rûhum yed-i kudretinde olan Cenâb-ı Hakk'a yemîn ederim ki, oruçlu ağzın (açlık) kokusu, Allâhu Teâlâ indinde misk kokusundan daha temizdir. (Cenâb-ı Hak buyurmuştur ki Oruçlu kimse benim (rızâm) için yemesini, içmesini, cinsî arzusunu bırakmıştır. Oruç, doğrudan doğruya bana edilen (riyâ karışmayan) bir ibâdettir. Onun (sayısız) ecrini de doğrudan doğruya ben veririm. Halbuki başka ibâdetlerin hepsi on misliyle ödenmektedir. (Sahih-i Buhari)
5. Sehl (İbn-i Sa'd-i Sâidî) radiya'llâhu anhümâ'dan Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: Cennet'te "Reyyân" denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyâmet gününde (Cennet'e) yalnız oruçlular girerler; onlardan başka hiç bir kimse giremez (Kıyâmet gününde): oruçlular nerede? diye i'lân edilir. Oruçlular kalkıp girerler. Bunlardan başka hiç bir kimse buradan giremez. Oruçlular girdikten sonra da kapı kapanır, artık kimse giremez. (Sahih-i Buhari)
6. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
Kim ki, Allâh rızâsı için (malından iki sığır, iki koyun, iki dirhem) çift sadaka verirse, Cennet kapılarından: ey Allâh'ın (sevgili) kulu (buraya gel!). Bu kapıda büyük hayr ü bereket vardır, diye çağırılır. Çok namaz kılan musallî de (Cennet'in) namaz kapısından çağırılır. Mücâhidler cihâd kapısından, oruçlular da "Reyyân" kapısından, sadaka sâhibleri de sadaka kapısından da'vet edilirler. Ebû Bekr radiya'llâhu anh:
- Babam, anam sana fedâ olsun yâ Resûlullâh! Bir mü'minin bu kapıların hepsinden da'vet olunması müşkül müdür, bir kişi bu kapıların hepsinden da'vet olunur mu? diye sordu. Resûlullâh cevâben:
- Evet, hepsinden da'vet olunur. Ey Ebû Bekr, umarım ki, sen de o bahtiyarlardan olasın!, buyurdu. (Sahih-i Buhari)
7. Yine Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Ramazân-ı şerîf geldiğinde Cennet kapıları açılır" buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir.
8. Yine Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Ramazan girdiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları da kapanır, bütün şeytanlar da zincire vurulurlar" buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir. (Sahih-i Buhari)
9. Abdullâh İbn-i Mes'ûd radiya'llâhu anh'ten Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile bulunduğumuz sırada Resûlullâh'ın şöyle buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir: Kimin evlenmek külfetine gücü yeterse evlensin! Zîrâ ¤¤¤evvüc, gözü (haramdan) son derece men' eder. İffeti de o nisbette muhâfaza eyler. Nikâh masrafına muktedir olmayan kimse de oruç tutsun: Zîrâ oruç, sâim (oruçlu) için şehveti keser. (Sahih-i Buhari)
10. Enes İbn-i Mâlik radiya'llâhu anh'ten Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in: "Sahur yemeği yeyiniz. Çünkü sahur yemeğinde bolluk vardır" buyurdu, dediği rivâyet edilmiştir. (Sahih-i Buhari)
11. Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:
Sâim, oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse (sakın) orucunu (bozmasın,) tamamlasın! Çünkü sâime Allâh yedirmiş, içirmiştir. (Sahih-i Buhari)
12. Yine Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Biz bir defa Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in huzûrunda otururken birisi geldi. Ve:
- Yâ Resûla'llâh! Öldüm, diye hâlinden yakındı. Resûlullâh:
- Sana ne oldu ki? diye sordu. O kimse:
- Yâ Resûla'llâh oruçlu iken zevceme yaklaştım, cevâbında bulundu. Resûlullâh:
- Âzâd edecek bir köle bulabilir misin? buyurdu. Sâil:
- Bulamam, dedi. Resûlullâh:
- Öyle ise iki ay zincirleme oruç tutmağa gücün yeter mi? diye sordu. Sâil:
- Gücüm yetmez. (Hem ben bu felâkete oruç yüzünden uğramadım mı? dedi. Resûlullâh:
- Altmış yoksulu doyurmak yolunu da bulamaz mısın? buyurdu. Sâil:
- Hayır, bulamam, dedi. Ve Ebû Hüreyre'nin rivâyetine göre huzûr-ı Risâlet'te tevakkuf etti. Biz de ne olacağını beklemekte iken Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'e içi hurma ile dolu bir zenbil getirildi. Resûlullâh:
- Hani sâil nerededir? buyurdu. Sâil:
- Benim, diye (ayağa kalktı) Resûlullâh:
- Bu hurmayı al, yoksullara sadaka et! buyurdu. Sâil:
- Benden fakîr bir yoksula mı vereceğim yâ Resûla'llâh! Allâh'a yemîn ederim ki, Medîne'nin kara taşlı iki nahiyesi arasında benim âilemden daha fakir bir âile yoktur, dedi. Bunun üzerine Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem dişleri görülünceye kadar güldü. Sonra da sâile:
- Haydi bu hurmayı (al,) âilene yedir! buyurdu. (Sahih-i Buhari)
13. Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in zevci Âişe radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre, Hamza İbn-i Amr-i Eslemî Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'e:
- Seferde (yolculukta) oruç tutayım mı, diye sormuş; bu kimse çok oruç tutarmış. Resûlullâh:
- Dilersen tut, istersen iftar et! diye cevab vermiştir. (Sahih-i Buhari)
14. Ebü'd-Derdâ' (Uveymir-i Ensârî) radiya'llâhu anh'ten şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Biz, bâzı seferlere Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile berâber (Ramazan'da) sıcak bir günde çıktık. Herkes harâretin şiddetinden elini başına koyuyordu. İçimizde Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem ile İbn-i Revâha'dan başka oruçlu kimse yoktu. (Sahih-i Buhari)
15. Câbir İbn-i Abdullâh radiya'llâhu anhümâ'dan şöyle haber verdiği rivâyet edilmiştir:
Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem bir seferde idi ki, o, halkın izdihâmını ve birisini (güneşten) gölgelediklerini gördü. Aleyhi's-salâtü ve's-selâm:
- Bu adamın zoru nedir? diye sordu. Ashâb-ı Kirâm:
16. İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'dan rivâyet edildiğine göre, Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
(Ashâb'ım!) Siz leyle-i Kadr'i Ramazan'ın aşr-ı ahîrinde (son on gününde) arayınız!. Leyle-i Kadir (Kadir Gecesi), ya Ramazan'dan dokuz (gece) kala, yâhud yedi (gece) kala, yâhud da beş (gece) kaladır. (Sahih-i Buhari)
Mavi_Kiyamet
Mesaj Sayısı : 1054 Yaş : 33 Nerden : IsViCrE yani(CeheNNeMMdeN) İş/Hobiler : Basketbol oYnamaq,$iir YazmaK Lakap : Cadiii Ruh Haliniz : Takımı : Kayıt tarihi : 16/09/08
Konu: Geri: Oruçla İlgili Hadis-i Şerifler... Paz Ekim 26, 2008 8:15 am